Ö
ÖMER ŞİMŞEK
Misafir
Osmanlı saraylarından kokulu bir miras: Buhur suyu
Daha önceki yazılarımda da söylemiştim. Osmanlı kültürünü anlatmakla bitmez. Gülüyle, lalesiyle, lokumuyla ilgili hikayelere daha önceki yazılarımda değindim ama bu sefer daha özel bir konu üzerine değineceğim. Buhur suyu.
Osmanlı’nın geçmişinde kokuya dair o kadar çok şey var ki bunların birçoğu gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Koleksiyoncu ve araştırmacı Nejat Yentürk Osmanlı Parfümleri ile ilgili olan yazısında bu durumu şu şekilde dile getiriyor:
“Osmanlı kültüründe kadının ve erkeğin cilt üzerine uyguladığı parfümler, henüz yeterince çalışılmamış bir alandır. Üstelik, pek az kaynakta gündelik yaşamın bu yönü üzerine veri bulunmaktadır. Parfümcülükte kullanılan bitkisel ya da hayvansal kökenli birçok hammaddenin drog olarak bileşimlerine girdikleri ecza formüllerinin kayıt altına alınmalarına karşın, ıtriyatta benzer bir uygulamanın nadiren izlenmesi nedeniyle, sınırlı sayıda Osmanlı parfümünün bileşiminden ve hazırlanış yönteminden haberdarız; adlarını bildiğimiz bazı parfümler hakkında ise bu bilgilerden uzağız.”
Kaynak sayısının yetersizliği ve bu alan üzerine yapılan araştırmaların yetersizliği ve özensizlik birçok hatayı da beraberinde getiriyor. Koleksiyoncu ve araştırmacı Aybala Yentürk ile daha önce yapmış olduğumuz bir çalışma esnasında bana bu özensizlikten dolayı üzüldüğünü, böylesine zengin bir geçmişe sahip Osmanlının yeterince iyi araştırılmadığını ve parfümlerin üretildiğini söylemişti. Orijinal formülü ile alakası olmayan bir şekilde halka sunulan ve bizim önemli değerlerimizden biri olan buhur suyu da ne yazık kiunutulmuş güzelliklerden biri. Gerek içeriği gerekse sunumu ile beni büyüleyen bu kokulu su hakkında bir yazı yazmak ve insanları (özellikle parfüm severleri) bu kokulu suyun varlığından haberdar etmek bir sorumluluk benim için.
Avrupa’nın koku ve parfüm sektörüne olan hakimiyetinden dolayı bize ait koku değerlerimizden ve tarihimizden uzakta kaldık. Parfüm denilince ilk akla Avrupa, daha doğrusu Fransa geliyor ve s[1] Buhur suyu, renginden ötürü beyaz buhur suyu diye de adlandırılırdı. Ankaralı Mustafa Ağa’nın geliştirdiği yöntem ile buhur suyu şu şekilde imal edilmekte idi:
Buhur Suyu Hazırlanışı
Sarı sandal: ……………………………55 dirhem
Buhuru meryem: ……………………43 dirhem
Hasılbend: …………………………….35 dirhem
Öd ağacı: ………………………………35 dirhem
Bu dört malzeme, her biri için ayrı ayrı çıkınlar yapıldıktan sonra, kor ateş üzerine yerleştirilmiş iki kulplu karlık güğümüne gül suyu ile birlikte konur. 12 saat kaynadıktan sonra indirilip içindeki çıkınlar alınır. Suyun bir miktarı ayrı bir güğüme konup, yine içine,
Sarı sandal: …………………..30 dirhem
Yağlı buhuru meryem: …..20 dirhem
Öd ağacı: ……………………..18 dirhem
Kalenbek tozu: ……………..20 dirhem
Hasılbent: …………………….15 dirhem
Her biri ayrı çıkınla konur, yine 12 saat kaynatılır. Ateşten indirildikten sonra soğuğunca içine,
Misk: ……………….1,5 miskal
Çiçek suyu: ………1,5 kıyye
eklenir, artık ateş üzerine konmaz. Ağzı bağlanıp çalkalanır, ne kadar çok çalkalanırsa, rayihası o kadar güzel olur. Bu beyaz suya dikkat ve özen gösterilmesi istenir; çünkü padişahın kullandığı kokudur.
Fulya Yahya şu anda dünya devi bir koku ve aroma şirketinde çalışan, ISIPCA parfümör okulundan mezun bir koku uzmanı. ISIPCA’da öğrenci olduğu yıllarda almış olduğu bir derste hocasının Osmanlının koku kültüründen bahsetmediğini fark eder ve bu duruma biraz içerlenir. Derste Mısır ile başlayan koku tarihi birden Avrupa’ya geçince Osmanlı koku kültürü üzerine kapsamlı bir araştırma yapmaya karar verir. Osmanlının en önemli kokulu örneği buhur suyu üzerine araştırma yapan FulyaYahya’nın yolu bir şekilde koleksiyoncu ve araştırmacı sevgili Nejat Yentürk ve eşi Aybala Yentürk ile kesişir. Sevgili Nejat Yetürk’ün yazmış olduğu yazıda verilen formülü düzenler ve usta parfümörlere danışarak buhur suyuna en yakın kokuyuüretir. Yani buhur suyunun yapımına gerçek anlamda araştırmış ve onu en doğru biçimde formüle etmiş tek koku uzmanı Fulya Yahya’dır.
Osmanlı tarihinin bu çok önemli kokulu suyu, usta parfümörler ve işin ehli araştırmacıların ve tarihçilerin işbirliği ile tekrardan hayat bulmayı bekliyor. Özellikle öd ağacının oldukça popüler olduğu şu dönemde buhur suyu adı altında tasarlanacak olan parfümün oldukça ilgi çekeceğine eminim.
Osmanlı'nın ilk parfümü "Buhur Suyu", Latis-i Harem markasıyla müze mağazalarında satışa sunuldu.

Daha önceki yazılarımda da söylemiştim. Osmanlı kültürünü anlatmakla bitmez. Gülüyle, lalesiyle, lokumuyla ilgili hikayelere daha önceki yazılarımda değindim ama bu sefer daha özel bir konu üzerine değineceğim. Buhur suyu.
Osmanlı’nın geçmişinde kokuya dair o kadar çok şey var ki bunların birçoğu gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Koleksiyoncu ve araştırmacı Nejat Yentürk Osmanlı Parfümleri ile ilgili olan yazısında bu durumu şu şekilde dile getiriyor:
“Osmanlı kültüründe kadının ve erkeğin cilt üzerine uyguladığı parfümler, henüz yeterince çalışılmamış bir alandır. Üstelik, pek az kaynakta gündelik yaşamın bu yönü üzerine veri bulunmaktadır. Parfümcülükte kullanılan bitkisel ya da hayvansal kökenli birçok hammaddenin drog olarak bileşimlerine girdikleri ecza formüllerinin kayıt altına alınmalarına karşın, ıtriyatta benzer bir uygulamanın nadiren izlenmesi nedeniyle, sınırlı sayıda Osmanlı parfümünün bileşiminden ve hazırlanış yönteminden haberdarız; adlarını bildiğimiz bazı parfümler hakkında ise bu bilgilerden uzağız.”
Kaynak sayısının yetersizliği ve bu alan üzerine yapılan araştırmaların yetersizliği ve özensizlik birçok hatayı da beraberinde getiriyor. Koleksiyoncu ve araştırmacı Aybala Yentürk ile daha önce yapmış olduğumuz bir çalışma esnasında bana bu özensizlikten dolayı üzüldüğünü, böylesine zengin bir geçmişe sahip Osmanlının yeterince iyi araştırılmadığını ve parfümlerin üretildiğini söylemişti. Orijinal formülü ile alakası olmayan bir şekilde halka sunulan ve bizim önemli değerlerimizden biri olan buhur suyu da ne yazık kiunutulmuş güzelliklerden biri. Gerek içeriği gerekse sunumu ile beni büyüleyen bu kokulu su hakkında bir yazı yazmak ve insanları (özellikle parfüm severleri) bu kokulu suyun varlığından haberdar etmek bir sorumluluk benim için.

Avrupa’nın koku ve parfüm sektörüne olan hakimiyetinden dolayı bize ait koku değerlerimizden ve tarihimizden uzakta kaldık. Parfüm denilince ilk akla Avrupa, daha doğrusu Fransa geliyor ve s[1] Buhur suyu, renginden ötürü beyaz buhur suyu diye de adlandırılırdı. Ankaralı Mustafa Ağa’nın geliştirdiği yöntem ile buhur suyu şu şekilde imal edilmekte idi:
Buhur Suyu Hazırlanışı
Sarı sandal: ……………………………55 dirhem
Buhuru meryem: ……………………43 dirhem
Hasılbend: …………………………….35 dirhem
Öd ağacı: ………………………………35 dirhem
Bu dört malzeme, her biri için ayrı ayrı çıkınlar yapıldıktan sonra, kor ateş üzerine yerleştirilmiş iki kulplu karlık güğümüne gül suyu ile birlikte konur. 12 saat kaynadıktan sonra indirilip içindeki çıkınlar alınır. Suyun bir miktarı ayrı bir güğüme konup, yine içine,
Sarı sandal: …………………..30 dirhem
Yağlı buhuru meryem: …..20 dirhem
Öd ağacı: ……………………..18 dirhem
Kalenbek tozu: ……………..20 dirhem
Hasılbent: …………………….15 dirhem
Her biri ayrı çıkınla konur, yine 12 saat kaynatılır. Ateşten indirildikten sonra soğuğunca içine,
Misk: ……………….1,5 miskal
Çiçek suyu: ………1,5 kıyye
eklenir, artık ateş üzerine konmaz. Ağzı bağlanıp çalkalanır, ne kadar çok çalkalanırsa, rayihası o kadar güzel olur. Bu beyaz suya dikkat ve özen gösterilmesi istenir; çünkü padişahın kullandığı kokudur.
Fulya Yahya şu anda dünya devi bir koku ve aroma şirketinde çalışan, ISIPCA parfümör okulundan mezun bir koku uzmanı. ISIPCA’da öğrenci olduğu yıllarda almış olduğu bir derste hocasının Osmanlının koku kültüründen bahsetmediğini fark eder ve bu duruma biraz içerlenir. Derste Mısır ile başlayan koku tarihi birden Avrupa’ya geçince Osmanlı koku kültürü üzerine kapsamlı bir araştırma yapmaya karar verir. Osmanlının en önemli kokulu örneği buhur suyu üzerine araştırma yapan FulyaYahya’nın yolu bir şekilde koleksiyoncu ve araştırmacı sevgili Nejat Yentürk ve eşi Aybala Yentürk ile kesişir. Sevgili Nejat Yetürk’ün yazmış olduğu yazıda verilen formülü düzenler ve usta parfümörlere danışarak buhur suyuna en yakın kokuyuüretir. Yani buhur suyunun yapımına gerçek anlamda araştırmış ve onu en doğru biçimde formüle etmiş tek koku uzmanı Fulya Yahya’dır.
Osmanlı tarihinin bu çok önemli kokulu suyu, usta parfümörler ve işin ehli araştırmacıların ve tarihçilerin işbirliği ile tekrardan hayat bulmayı bekliyor. Özellikle öd ağacının oldukça popüler olduğu şu dönemde buhur suyu adı altında tasarlanacak olan parfümün oldukça ilgi çekeceğine eminim.
Osmanlı'nın ilk parfümü "Buhur Suyu", Latis-i Harem markasıyla müze mağazalarında satışa sunuldu.