- Katılım
- 16 Mar 2015
- Mesajlar
- 2,286
Jovoy L’art de La Guerre
1923 yılında Blanche Arvoy tarafından kurulan Fransız parfümevi Jovoy’un 2014 yılında unisex olarak piyasaya sürdüğü oriental fougere sınıfına alabileceğimiz parfümün açıklanan notaları şu şekilde:
Üst Notalar: bergamot, yeşil elma, rhubarb
Orta Notalar: lavanta, ölmez otu, küçük Hindistan cevizi, menekşe yaprağı
Alt Notalar: paçuli, sandalağacı, deri, meşe yosunu, labdanum
“Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır”
Savaş sadece cephede mi yaşanır acaba? Yoksa hayatın kendisi doğumdan ölüme bir savaş mıdır?
Takdir edersiniz ki günümüzde herşey ( iş hayatı, aşk hayatı, arkadaşlık ilişkileri vs. aklınıza gelen her husus) bir psikolojik savaş tadında yaşanıyor. İş hayatını ele alalım ki bu konuda özel sektörde çalışan okuyucularımızda bir tebessüm hasıl olacaktır hemen. Deyim yerindeyse tam bir kurtlar sofrası, herkesin bir sonraki kademe ve kıdem için birbiri ile adeta bir savaşa girdiği, insanların bilinçaltında onlarca tilki dolaştığı ve ama hiçbirinin kuyruğunun birbirine değmediği , menfaat odaklı yaklaşımlar, bilirsiniz işte yaşamışsınızdır kesinlikle , tam bir psikolojik savaş . İşte bu savaşı doğru yönetebilmeniz ve kazanmanız için gerekli bütün şifreleri Sun Tzu üstad bundan yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce kaleme aldığı eserinde bizlerle paylaşıyor. Ve diyor ki;
‘Olabildiğince gizlen, öyle ki görünmez ol, öyle ki sesin bile işitilmesin. O zaman düşmanın kaderi senin elindedir.’
Günümüz insanının sessiz ve derinden adeta gölge gibi arkanızdan iş çevirmesini hatırlatmadı mı size? Hani üniversitede hocam hiç çalışmadım valla diyip vizeden tavan puan alan arkadaşınızın stratejisini veya en zorlu anlarınızda yardım istediğiniz dostunuzun bir anda uyuyakalma nöbetlerini , çağrılarınıza yanıt vermeyişini… Gücünüz azaldığında kaybettiğiniz sevgilinizi … Sevdiğiniz kadının ‘kazanmak’ uğruna güçlü olan için sizi terk edişini.. Herşeyin bir satranç tahtası üzerinde yaşandığı hayatlar, dostluklar, aşklar.. Leyla ile Mecnun’lar, Kerem ile Aslı’lar, Romeo ve Juliet’lerin yerini alan mantık evlilikleri hatta daha da ötesi anlaşmalı evlilikler, şahitler huzurunda değil noter huzurunda vuku bulan akitler.
Ve Savaş Sanatı’ndan bir başka doktrin;
'hem düşmanı hem kendini tanı
yüz defa savaşsan da kaybetmezsin.
sadece kendini tanırsan
bir kazanır bir kaybedersin.
ne düşmanı ne de kendini tanırsan
her savaşı kaybedersin.'
İnsanın kendini tanıması bir süreçtir, bir ömüre tekabül eder ve karşısına çıkacak engeller, onlarca maskesiyle insanlar; tanımak ne mümkün çoğu zaman , dostun ve düşmanın karıştığı devirlerdeyiz, biliyoruz ilişkiler tam bir kaos. Hani bu kaos ‘bir toz bulutu’ olarak yaşamın başladığını iddia eden ‘big bang teoremi ‘ minvalinde bir kaos . Tıpkı parfümümüzün açılışı gibi tozsu, yüzünüze tokat gibi çarpan ne olduğunu anlayamacağınız bir kaos. Bu etkiyi sanırım sadece üst notada bulunan bergamot ve rhubarb değil, hemen ardından yetişen lavanta veriyor. Birkaç dakika süren bir açılış… Fakat o tozsu açılış saniyeler içinde çok çabuk ama minimal tatlılaşıyor da üstüne üstlük , elma akorunun burada desteğini unutmamak lazım. Bu noktalarda biraz plastisite hissediyorsunuz, sabrederseniz geçecektir. Orta notalarda hani dağlarda yetişen ülkemizde de çokça bulunan ‘immortelle’ ölmez otunun sazı eline aldığını hissediyoruz, çok sevdiğim bir notadır kendisi beni hemen doğaya geri ışınlar, belki çocukluğuma belki gençliğime, ama sapsarı kurumuş ölmez otuyla dolu düzlüklere… Ki bir başka kullanıldığı yer umarım başka bir yazımızın konusu olur Etat Libre d’Orange Tilda Swinton Like This . Tabi oradaki kullanımı balkabağı ve zencefil ile desteklenerek gourmand bir hale büründürülmüş, ama her şeye rağmen kendisini buram buram hissedebileceğiniz bir hali. Hani keşke istiyorum ki Gaziantep’te Baharatçılar Çarşısı’nda dolaşırken elinizi sürebilseniz kurutulmuş haline gerçekten beni daha iyi anlarsınız.
Not: En arka sıradaki ve en soldaki çuval
Tabi burada biraz küçük hindistan cevizi de devreye girerek hafif tatlılığı devam ettiriyor.Ve buna menekşe bir miktar yumuşaklık katarak destek veriyor. Piramidin sonunda ağır toplar giriyor devreye ilk olarak deri. Ama bu deri, deri temalı parfümlerdeki gibi böyle tam bir tabakhane kokusu değil daha çok diğer notalar ile harman olmuş ve tek bir çizgiye oturtulmuş bir deri . O yüzden biraz lineer bir koku formatına sokuyor parfümü bu durum. Ama bu linnerlik hali parfümün tezat akorlar bileşiminden oluştuğu ve kaotik bir koku olduğu gerçeğini değiştirmiyor. ‘Oriental Fougere’ terimi de bir miktar buradan gelişiyor. Eski ve yeninin sentezi, Doğu ve Batı, Yin ve Yang , nasıl tanımlamak isterseniz… Ve son olarak sandalağacı, meşeyosunu , labdanum gibi kalıcılık artırıcı dip notalara geçiyoruz . Bu notalar çok akılda kalıcı ve fark yaratıcı değil, parfümün orta notaları gibi ilgi çekici hiç değil. Kendini pek belli etmeden kenardan kenardan tenden ayrılıyorlar...
Kalıcılık: 8/10
Farkedilirlik: 7/10
Koku Güzelliği: 7,5/10
Bu kadar Savaş Sanatı’ndan ve kötülüklerden bahsetmişken Mustafa Kemal Atatürk ‘ün vecizi aklıma geldi, yazımız zehir ve panzehir üzereydi , zıtlıklardan dem vurduk, dolayısıyla bu sözü ve bu söze çok yakıştırdığım ünlü ressam Pablo Picasso’nun savaş karşıtı ‘Guernica’ isimli tablosunu atlamak istemedim;
‘Yurtta sulh, cihanda sulh’
1923 yılında Blanche Arvoy tarafından kurulan Fransız parfümevi Jovoy’un 2014 yılında unisex olarak piyasaya sürdüğü oriental fougere sınıfına alabileceğimiz parfümün açıklanan notaları şu şekilde:
Üst Notalar: bergamot, yeşil elma, rhubarb
Orta Notalar: lavanta, ölmez otu, küçük Hindistan cevizi, menekşe yaprağı
Alt Notalar: paçuli, sandalağacı, deri, meşe yosunu, labdanum
“Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır”
Savaş sadece cephede mi yaşanır acaba? Yoksa hayatın kendisi doğumdan ölüme bir savaş mıdır?
Takdir edersiniz ki günümüzde herşey ( iş hayatı, aşk hayatı, arkadaşlık ilişkileri vs. aklınıza gelen her husus) bir psikolojik savaş tadında yaşanıyor. İş hayatını ele alalım ki bu konuda özel sektörde çalışan okuyucularımızda bir tebessüm hasıl olacaktır hemen. Deyim yerindeyse tam bir kurtlar sofrası, herkesin bir sonraki kademe ve kıdem için birbiri ile adeta bir savaşa girdiği, insanların bilinçaltında onlarca tilki dolaştığı ve ama hiçbirinin kuyruğunun birbirine değmediği , menfaat odaklı yaklaşımlar, bilirsiniz işte yaşamışsınızdır kesinlikle , tam bir psikolojik savaş . İşte bu savaşı doğru yönetebilmeniz ve kazanmanız için gerekli bütün şifreleri Sun Tzu üstad bundan yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce kaleme aldığı eserinde bizlerle paylaşıyor. Ve diyor ki;
‘Olabildiğince gizlen, öyle ki görünmez ol, öyle ki sesin bile işitilmesin. O zaman düşmanın kaderi senin elindedir.’
Günümüz insanının sessiz ve derinden adeta gölge gibi arkanızdan iş çevirmesini hatırlatmadı mı size? Hani üniversitede hocam hiç çalışmadım valla diyip vizeden tavan puan alan arkadaşınızın stratejisini veya en zorlu anlarınızda yardım istediğiniz dostunuzun bir anda uyuyakalma nöbetlerini , çağrılarınıza yanıt vermeyişini… Gücünüz azaldığında kaybettiğiniz sevgilinizi … Sevdiğiniz kadının ‘kazanmak’ uğruna güçlü olan için sizi terk edişini.. Herşeyin bir satranç tahtası üzerinde yaşandığı hayatlar, dostluklar, aşklar.. Leyla ile Mecnun’lar, Kerem ile Aslı’lar, Romeo ve Juliet’lerin yerini alan mantık evlilikleri hatta daha da ötesi anlaşmalı evlilikler, şahitler huzurunda değil noter huzurunda vuku bulan akitler.
Ve Savaş Sanatı’ndan bir başka doktrin;
'hem düşmanı hem kendini tanı
yüz defa savaşsan da kaybetmezsin.
sadece kendini tanırsan
bir kazanır bir kaybedersin.
ne düşmanı ne de kendini tanırsan
her savaşı kaybedersin.'
İnsanın kendini tanıması bir süreçtir, bir ömüre tekabül eder ve karşısına çıkacak engeller, onlarca maskesiyle insanlar; tanımak ne mümkün çoğu zaman , dostun ve düşmanın karıştığı devirlerdeyiz, biliyoruz ilişkiler tam bir kaos. Hani bu kaos ‘bir toz bulutu’ olarak yaşamın başladığını iddia eden ‘big bang teoremi ‘ minvalinde bir kaos . Tıpkı parfümümüzün açılışı gibi tozsu, yüzünüze tokat gibi çarpan ne olduğunu anlayamacağınız bir kaos. Bu etkiyi sanırım sadece üst notada bulunan bergamot ve rhubarb değil, hemen ardından yetişen lavanta veriyor. Birkaç dakika süren bir açılış… Fakat o tozsu açılış saniyeler içinde çok çabuk ama minimal tatlılaşıyor da üstüne üstlük , elma akorunun burada desteğini unutmamak lazım. Bu noktalarda biraz plastisite hissediyorsunuz, sabrederseniz geçecektir. Orta notalarda hani dağlarda yetişen ülkemizde de çokça bulunan ‘immortelle’ ölmez otunun sazı eline aldığını hissediyoruz, çok sevdiğim bir notadır kendisi beni hemen doğaya geri ışınlar, belki çocukluğuma belki gençliğime, ama sapsarı kurumuş ölmez otuyla dolu düzlüklere… Ki bir başka kullanıldığı yer umarım başka bir yazımızın konusu olur Etat Libre d’Orange Tilda Swinton Like This . Tabi oradaki kullanımı balkabağı ve zencefil ile desteklenerek gourmand bir hale büründürülmüş, ama her şeye rağmen kendisini buram buram hissedebileceğiniz bir hali. Hani keşke istiyorum ki Gaziantep’te Baharatçılar Çarşısı’nda dolaşırken elinizi sürebilseniz kurutulmuş haline gerçekten beni daha iyi anlarsınız.
Tabi burada biraz küçük hindistan cevizi de devreye girerek hafif tatlılığı devam ettiriyor.Ve buna menekşe bir miktar yumuşaklık katarak destek veriyor. Piramidin sonunda ağır toplar giriyor devreye ilk olarak deri. Ama bu deri, deri temalı parfümlerdeki gibi böyle tam bir tabakhane kokusu değil daha çok diğer notalar ile harman olmuş ve tek bir çizgiye oturtulmuş bir deri . O yüzden biraz lineer bir koku formatına sokuyor parfümü bu durum. Ama bu linnerlik hali parfümün tezat akorlar bileşiminden oluştuğu ve kaotik bir koku olduğu gerçeğini değiştirmiyor. ‘Oriental Fougere’ terimi de bir miktar buradan gelişiyor. Eski ve yeninin sentezi, Doğu ve Batı, Yin ve Yang , nasıl tanımlamak isterseniz… Ve son olarak sandalağacı, meşeyosunu , labdanum gibi kalıcılık artırıcı dip notalara geçiyoruz . Bu notalar çok akılda kalıcı ve fark yaratıcı değil, parfümün orta notaları gibi ilgi çekici hiç değil. Kendini pek belli etmeden kenardan kenardan tenden ayrılıyorlar...
Kalıcılık: 8/10
Farkedilirlik: 7/10
Koku Güzelliği: 7,5/10
Bu kadar Savaş Sanatı’ndan ve kötülüklerden bahsetmişken Mustafa Kemal Atatürk ‘ün vecizi aklıma geldi, yazımız zehir ve panzehir üzereydi , zıtlıklardan dem vurduk, dolayısıyla bu sözü ve bu söze çok yakıştırdığım ünlü ressam Pablo Picasso’nun savaş karşıtı ‘Guernica’ isimli tablosunu atlamak istemedim;
‘Yurtta sulh, cihanda sulh’
Son düzenleme: