Film Replikleri

U

ukiyo

Misafir
“Eğer kaçamıyorsan ve başkalarına bağımlıysan gülümseyerek ağlamayı öğreniyorsun.“


“Bakın, şurada oturuyorsunuz, iki metre yakınımda… İki metre dediğiniz nedir ki? Bir insan için çok önemsiz bir mesafe.
Benim içinse, size ulaşabilmek ve dokunabilmek için gerekli olan o iki metre, olanaksız bir seyahat… Bir hayal… Bir rüya… İşte bu yüzden ölmek istiyorum.”

İçimdeki Deniz filminden alıntı olan bu cümleler normal bir duygusallıkla ağızdan dökülen sözcükler değil. Felçli bir kişinin hayata bakışını, ne zor şartlarda yaşadığını gösteren ve asgari olarak insani duygulara sahip olan herkesi ağlatabilecek cümlelerdir. Her halimize şükredip bu haldeki insanları anlamamız gerekirken, ne saçma şeyleri dert edinip içimize atıyoruz diye insanın kendisine kızmasına da sebep olur ayrıca...
 

Mbstar

Moderator
Moderatör
Katılım
15 Eki 2017
Mesajlar
2,877
sherlock-2.jpg
 

almıla

Perfume Lover
Katılım
23 Tem 2016
Mesajlar
1,928
"Ağladım çünkü seninle konuşamadım. Ağladım çünkü sen beni görmüyorsun ve ben seni seviyorum.
Sen ancak birisi öldüğünde duygusal yaklaşabiliyorsun. Senin duygu alanına girebilmek için illa ölmek mi lazım?
Cesaretin olmadan ne yapacaksın ki. Hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. Herkese meydan okuyorsun ama kendi duygularından korkuyorsun. Tabii en büyük acıları sen çektin di mi, ben hiçbi b.k bilmiyorum.
Dünyanın ekseni kaydı Behzat. 12 cm yerinden oynadı, sen bana 1 cm bile yaklaşmadın.
Saplantılısın. Mutsuz olalım, ne var? biz de mutsuz oluruz. ben seninle mutsuzluğa da varım''

Diziyi izlemedim ama Emrah Serbes hayranı olduğumdan bu repliği biliyorum.
 

Ntmm22

Pure Parfum
Katılım
7 Kas 2018
Mesajlar
949
"Ağladım çünkü seninle konuşamadım. Ağladım çünkü sen beni görmüyorsun ve ben seni seviyorum.
Sen ancak birisi öldüğünde duygusal yaklaşabiliyorsun. Senin duygu alanına girebilmek için illa ölmek mi lazım?
Cesaretin olmadan ne yapacaksın ki. Hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. Herkese meydan okuyorsun ama kendi duygularından korkuyorsun. Tabii en büyük acıları sen çektin di mi, ben hiçbi b.k bilmiyorum.
Dünyanın ekseni kaydı Behzat. 12 cm yerinden oynadı, sen bana 1 cm bile yaklaşmadın.
Saplantılısın. Mutsuz olalım, ne var? biz de mutsuz oluruz. ben seninle mutsuzluğa da varım''

Diziyi izlemedim ama Emrah Serbes hayranı olduğumdan bu repliği biliyorum.
Dizide çok güzeldi hatırlattı bana teşekkürler. Serbes sonunda t yok.
 
U

ukiyo

Misafir

''bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder.... dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu ****** çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagora kesikmiş. zagor da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar'a benim içimde bi sıkıntı... işi anladım tabii: zagor'u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi ******. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor'a, sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornavida yemiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel ******. orhanın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya biz de, "nasıl?" diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bi şey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bi inandım orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki ***! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. ****** da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu tınmıyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına.gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bi şey demiyo. sinop'ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o halinle kalk git sen diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden.sonra çocuğu doğuruyo. durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır'a, zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıralar. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır'a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır'dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişey demedik.

o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte. ''
 
U

ukiyo

Misafir
"Dostlarını kendine yakın tut, düşmanlarını daha da yakın..."
"İntikam, soğuk yenilen bir yemektir."
"Düşmanlarından nefret etme, bu senin yargılama yetini etkiler."
"En zengin insan, en güçlü arkadaşlara sahip olan insandır."
"Ailesiyle vakit geçirmeyen bir adam asla gerçek bir adam olamaz."

Diyeceğim o ki; bir Godfather kolay yetişmiyor. Şunun tadında bir film serisi olsa da kana kana izlesek...





 

Scentless

Extrait de Parfum
Katılım
14 Nis 2017
Mesajlar
397

''bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder.... dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu ****** çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagora kesikmiş. zagor da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar'a benim içimde bi sıkıntı... işi anladım tabii: zagor'u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi ******. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor'a, sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornavida yemiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel ******. orhanın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya biz de, "nasıl?" diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bi şey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bi inandım orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki ***! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. ****** da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu tınmıyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına.gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bi şey demiyo. sinop'ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o halinle kalk git sen diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden.sonra çocuğu doğuruyo. durum hemen anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır'a, zagor'un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıralar. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır'a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır'dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişey demedik.

o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte. ''
Ne de güzel anlatıyor Kader'i... O anlatıyor benim gözümden sahneler akıyor. Eline sağlık
 

almıla

Perfume Lover
Katılım
23 Tem 2016
Mesajlar
1,928

Çok, uzun yıllar önce hüzünlü, uzak bir diyarda, sert, siyah taştan yapılmış muazzam bir dağ vardı.
Günbatımında, o dağın zirvesinde, her gece sihirli gül, kendisini alacak olana ölümsüzlüğü vaadetti .
Ama kimse ona yaklaşmaya cesaret edemedi çünkü dikenleri zehirle kaplıydı.
Erkekler kendi aralarında ölüm korkusu ve acıdan bahsettiler, ama asla sonsuz yaşamın vaadinden konuşmadılar.
Ve her gün, gül hiç kimseye hediye olamadığı için soldu,
O soğuk, karanlık dağın tepesinde unutulmuş ve kaybolmuş bir şekilde,
Zamanın sonuna kadar sonsuza dek yalnız kaldı..

Pan's Labyrinth (ne güzel filmdir)
 

ibrahimB.

Perfume Lover
Satış Onaylı
Katılım
26 Ağu 2017
Mesajlar
1,695
Şerif Bell: Yaşlanınca Tanrı'nın bir şekilde hayatıma gireceğini düşünürdüm ama girmedi.Bunun için O'nu suçlamıyorum,O'nun yerinde olsam ben de kendim için aynı şeyi düşünürdüm.

Ellis Amca: Tanrı'nın ne düşündüğünü bilemezsin,hissettiklerini yalnız sen hissetmiyorsun,olacakları durduramazsın,seni bekleyen şeyi engelleyemezsin,bu beyhude bir uğraş olur.

No Country For Old Men
 

Ntmm22

Pure Parfum
Katılım
7 Kas 2018
Mesajlar
949
bir kaç şey var senelerdir unutulmadı,
bu halıyı dokuyan arkadaş kör oldu gora
zeki mürende bizi görecek mi vizontele gibi. Pek unutulacak gibide durmuyor açıkcası
 
Üst