En Son İzlediğiniz Film

Şimdi İntikam Meleği adlı, Jennifer Garner ablamızın baş rolünde olduğu film sona erdi.
Konusu: Riley, eşi ve kızları mutlu ancak geçim sıkıntısı içindeki bir ailedir. Riley'in eşinin en yakın arkadaşı, Riley'in eşine bölgenin tehlikeli mafya adamlarından birini soymayı teklif eder. Riley'in eşi, düşünmek için zaman ister. Bu arada bu soygunun olacağı mafyanın kulağına gider. Riley'in eşinin arkadaşı öldürülür. Bir gece Riley, eşi ve kızları, kızlarının doğum gününü kutlamak için dışarıya çıkarlar ve...
Jennifer abla Alias dizisinin etkisinden kurtulamıyor anlaşılan; hep aynı tip, vurdulu-kırdılı filmlerde oynuyor. Ama yalan yok, filmde verilmek istenen duyguyu seyirciye veriyor.
Vee Jennifer Garner çok bet, çok çirkin bir kadın. Film boyunca aklıma bu geldi.
Konu bilindik, mafyadan intikam alma konusu. Öyle çok ifadelik bir durum yok yani.
Konunun işlenişi, kurgusu filan da fena değil.
Pek mantık aramadan, oğlum bunun burası nasıl olmuş demeden izleyecekseniz; tamamdır. Mantık ararsanız jeneriğine bile bakmayın. 4,5/10 yeterli.

Green Book. Muazzam bir film olmuş.

Beni Satan Casus şimdi bitti. Konusu: Audrey ve Morgan arkadaştan da öte bağları bulunan iki kadındır. Audrey'in sevgilisi Drew, onu terk eder. Audrey, Drew'in ajan olduğunu öğrenir. Bunu öğrenmesiyle olaylar gelişir.
Bildiğiniz aksiyon-komedi örneklerinden. Çok sıradan. Fena değil. Sadece Morgan karakterini oynayan oyuncu işini güzel yapmış. Puanım 4,5/10.

elle61' Alıntı:

Beni Satan Casus şimdi bitti. Konusu: Audrey ve Morgan arkadaştan da öte bağları bulunan iki kadındır. Audrey'in sevgilisi Drew, onu terk eder. Audrey, Drew'in ajan olduğunu öğrenir. Bunu öğrenmesiyle olaylar gelişir.
Bildiğiniz aksiyon-komedi örneklerinden. Çok sıradan. Fena değil. Sadece Morgan karakterini oynayan oyuncu işini güzel yapmış. Puanım 4,5/10.

Genişletmek için tıkla ...

Ellerinize sağlık. Benim çok hoşuma giden bir film oldu olay örgüsü açısından sürükleyici ve oyunculuklar itibariyle kaliteli bir yapımdı.

VTR-L29 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Padmaavati adlı Hint yapımı şimdi bitti. Hindistan'da büyük tepkiler çeken filmin niçin bu şekilde eleştirildiği gün gibi ortada. Rajput kraliçesi Padmaavati'ye kafayı takan işgalci Müslüman kral Alauuddin'in öyküsü anlatılıyor. Filmde Alauddin'i Ranveer Singh, Rajput hükümdarını ne yazık ki Shahid Kapoor(Kendini mütedeyyin bir Müslüman olarak tanımlar.) oynuyor. Filmde Müslüman hükümdar Alauddin aç gözlü, sözünde durmayan, nefsinin bir sonu olmayan, kazanmak için her şeyi yapabilecek çirkeflikte, acımasız biri olarak resmediliyor. Buna karşılık Hindu inançlı Rajput Kralı ve eşi; onurlu, iyi kalpli, sözünde duran, delikanlı, şerefli insanlar olarak gösteriliyorlar.
Bu film, dinle uğraşmayıp da konuyu zenginleştirme yoluna gitseydi çok farklı yerde olurdu. Anlatımı akıcı, kurgusu iyi. Ancak film, sanatsal yönde ilerlemek yerine yüce dinimiz İslam'a ve Müslümanlara saldırma yoluna gittiğinden filmde iyi ne varsa kayboldu.
Bu pis amaçlı filme puanım 0.00000000001.
Filmin konusu: Khijli krallığının yaşlı yöneticisi; yeğeni aç gözlü, tatminsiz Alauddin tarafından yok edilir. Alauddin, amcasının kızıyla evlenerek gücünü perçinler. Aradan bir zaman geçer, Alauddin pek çok şeyi danıştığı gurusundan bir gün Padmaavati ile ilgili bir şeyler duyar. Ona Rajput kraliçesinin eşsiz güzelliğinden bahsedilir.Duyduklarından çok etkilenen Alauddin, Rajput krallığına savaş ilan ederek, bir şekilde kraliçeyi elde etmeye çalışır.
Ha ayrıca Deepika Padukone, iki ülkenin savaşa gireceği güzellikte bir kadın değil. Saçmalamayın bu kadar.

Dün sinemada Glass'a gittim. 2 yıl önce yine sinemada izlediğim Split'ten sonra oldukça büyük bir merakla bekliyordum bu filmi. Öncelikle şunu söyleyeyim bu film şu andaki IMDB puanı olan 7.2'yi kesinlikle hak etmiyor. Belki 8 alması ütopik olurdu ama 7.5-7.7 bandında olan bir film bence. Genel olarak izlerken hiç sıkılmıyorsunuz kurgusu iyi. Tek sevmediğim şey serinin ilk iki filmine (Unbreakable ve Split) bazen gereksiz göndermeler yapılması oldu. Onun dışında James McAvoy yok mu aman allahım o nasıl bir oyunculuk nasıl her karakteri yaşayarak oynama adam ciddi anlamda döktüre döktüre bir hal olmuş. Filmin sonunda beğenmeseniz bile sırf bu adamın oyunculuğu için verdiğiniz parayı helal edersiniz. Bence gitmenizi tavsiye ederim, sinemada izlenebilecek güzel bir film.

Kaabil adlı Hint yapımı sona erdi.
Çok tatlı bir aşk hikayesiyle başlayan film gittikçe dram ve gerilime sardı. Konusu: Rohan görme engelli bir dublaj sanatçısıdır. En yakın arkadaşı onu yuva kurabilmesi için yine görme engelli Supriya ile tanıştırır. Supriya gerçekten güzel bir kadındır. Supriya ve Rohan ilk görüşmede birbirlerine ısınırlar ve bir süre sonra evlenmeye karar verirler. Çift evlendiği için çok mutludur ancak bu mutluluk çok kısa sürer. Supriya'nın güzelliği başlarına büyük işler açacaktır.
Mantık sınırlarını fazlasıyla zorlayıcı bir yapım.
Tek iyi yönü akıcı olması ve sıkmaması.
Puanım 4/10.

Bajirao Mastani adlı Hint yapımı sona erdi.
Konusu: Brahman inançlı Maratha Devleti'nin lideri Bajirao yaptığı tüm savaşları kazanmıştır. Bajirao evli ve çocukludur. Bir gün sarayında; kendi odasına kadar girebilen bir düşmanla karşılaşır. İlkin bu düşmanı erkek sanan Bajirao, sonrasında bu kişinin komşu devletlerden birinin prensesi olduğunu anlar. Prenses işgal altındaki ülkesi için yardım istemeye gelmiştir. Prenses Müslümandır. Prenses ile Bajirao arasında destansı bir aşk başlar.
Yönetmen Sanjay Leela Bhansali'nin epik bir anlatımı var, eyvallah. Bu yönetmeni Padmavaati filmin tanıyoruz. O pis amaçlı filmi de o yönetmişti. Şimdi bu filmi bakınca, demek ki insanların kutsaliyetine dokunmadan gayet de güzel film yapabiliyormuş.
Özellikle Deepika'nın oyunculuğu çok iyi.
Yalnız yine anlam veremediğim bir şey var: Büyük hanım Priyanka, küçük hanım Deepika'dan daha güzel... Niye böyle bir seçim yapıldı ki? Sonuçta filmin doğasına göre küçük hanım daha güzel olmalıydı.
Filmin sonunda anneye daha çok yer verilmeliydi. Oğlunun geldiği vaziyeti gördüğünde neler hissettiği gözler önüne serilmeliydi.
Neyse, genel olarak çok iyi veya kötü değildi. Puanım 5/10.

Müthiş bir Çin yapımı: Kızıldeniz Operasyonu.
Konusu: ZAKA adlı terörist grup, nükleer bomba yapabilmek için önemli miktarda uranyumu kaçırabilmek için bir grup insanı rehin alır. Rehineler arasında Çin büyük elçisi de vardır. Çin Deniz Kuvvetleri operasyona başlar.
Film yapacaksan böyle yapacaksın. Vatanını yücelten, milletin milliyetçilik duygularını kabartan...
Bu filmin puanı 10/10 lakin Çin'in Uygur zulmü nedeniyle puanım 0,0000001.

22 July

Şimdi epey bir zamandır izlemeyi ertelediğim, Jet Li filmi Kır Zincirlerini sona erdi.
Konusu: Danny(Jet Li), bir suç liderinin elinin altında adeta bir köpek gibi yaşamaktadır. Suç lideri Danny'e geçmişiyle alakalı bin bir yalan söyleyerek onu elinde tutmuş, ne isterse yaptırmış, zulmünün sonu gelmemektedir. Bir gün Danny, piyano çalan görme engelli biriyle tanışır. Bu adam Danny'in dış dünyaya açılan kapısı olacak, Danny daha önce hiç görmediği hayat renkleriyle tanışacaktır.
Müzik, duygusallık, aksiyon aynı potada eritilmiş.
Oyunculuk açısından bakınca özellikle Jet Li'nin rolünün üstesinden çok iyi geldiği söylenebilir. Morgan Freeman da iyiydi, gayet inandırıcıydı.
Senaryoda bariz kopukluklar vardı. Mesela, suç örgütü lideri son çatışmada adamlarına kapının önünde durmalarını söylüyor, Danny'yi kendisinin alacağını söylüyor. Gidiyor Danny ile teke tek konuşmaya. Hasılı kelam, Danny adamı öldürmüyor. Sonuç tatlıya bağlanırken aklımda şu soru var: Suç örgütü liderine ve onca adamına ne oldu? Adamlar çoğunluktayken, öylece gittiler mi?
Böyle küçük küçük çok şey var...
Puanım 6/10.
Asla bir Jet Li Bodyguard filmi değil. O film süperdi.

Şimdi Steel Rain- Çelik Yağmuru adlı Kore yapımı film bitti. Konusu: Kuzey ve Güney Kore arasındaki kriz, bir patlamanın olmasıyla derinleşir. Kuzey Kore lideri yaralanır. Yerine gelmeye hazırlanan bir gereksiz ortalığı iyice karıştırır. Tüm bunlar içinde Kuzey Kore'den bir asker-ajan bilgi toplama/üst düzey yetkiliyi öldürme amacıyla Güney Kore'ye gider. Bu ajan Güney Koreli yetkililerin eline geçer ve bunlardan adaşı olanla aralarında dostluk gelişmeye başlar. Bu iki adam iki Kore arasında savaş çıkmaması için ellerinden gelenden bile fazlasını yapacaktır. Bu sırada Çin, ABD elbette armut toplamayacaktır.
Güzel bir siyasal gerilim. Sonlara doğru ağladım ben. Sadece sevmediğim nokta, Kuzey Koreli ajanın soğukkanlı, donuk, robot gibi; Güney Koreli yetkilinin sıcak kanlı, eğlenceyi seven, samimi olarak resmedilmeleriydi. Bu konuda yapım, Rocky IV filminden kopya çekmiş gibi. Madem birlik-beraberlik mesajlı film çekiyorsun, o halde iki tarafa da adaletli değinmelisin.
Yine de etkileyici bir film. Oyunculuklar süper. Puanım 8/10.

Şimdi Mumon: The Land Of Stealth/ Shinobi No Kuni adlı enfes Japon yapımı bitti. Konusu: Adeta hayvan gibi yaşayan; para için onurlarından vazgeçebilecek ninja İga halkı bir gün yakın çevrelerden bir halk ile öylesine bir kavgaya tutuşur. Bu ciddiyetten uzak kavga, İga halkının reisinin oğlunun öldürülmesi ile bir anda bir anda ciddileşmeye başlar. Zira ölenin ağabeyi Heibee, kardeşini öldüren Mumon'dan intikam almayı istemektedir. Reis ise küçük oğlunun ölmesine hiç mi hiç önem vermemiştir. Büyük oğul Heibee, bu duruma anlam veremez. Aslında her şey büyük bir oyundan ibarettir.
Filmde Hristiyanlık yerine Budizm kullanılmış. Biliyorsunuz son yıllarda Uzak Doğu sinema kültüründe Hristiyanlık çılgınlığı yaşanıyor. Heykele tapmaları çok manasız gelse de yine de kendi asıl geleneklerini kullanmaları daha iyi olmuş.
Tüm bunlar ışığında değerlendirecek olursak:
Yerdeki taş bile güzel oynamış rolünü. Son günlerde karşılaştığım sinemasal bağlamda en doyurucu filmdi bu. Müthiş bir senaryo, süper oyunculuklar, her şeyiyle tutarlı bir kurgu... Puanım 9/10.

Şimdi 2018 yapımı Kalibre adlı film sona erdi.Konusu: Marcus ve Vaughn çok eski arkadaştırlar. Marcus, bir gün Vaughn'a üç günlük bir av gezisine birlikte çıkıp çıkamayacaklarını sorar; cevap olumludur. İki arkadaş kalacakları otele doğru yola çıkarlar. Vardıklarında, yöre halkının birbirlerine son derece tutkun insanlar olduklarını görürler. Otelin barında insanlarla kaynaşmaya başlarlar. İki genç kız ile tanışırlar. Bu tanışıklık uğrayacakları belaya tüy dikecektir.
Çok iyi değil, kötü de değil. Ben en çok yöre halkının tutumunu beğendim.
Film aşırı sadeydi. Keşke biraz daha süslenseydi. Oyunculuklar aşırı sadelikten artık durağanlığa evrilmişti. Zaman zaman sıkıldım.
Puanım İMDB notundan az yüksek: 6.9.

Şimdi Her/Aşk adlı filmi noktaladım. Filmin konusu: İnsani ilişkilerde sorunlu, boşanmak üzere olan Teodore, bir gün yeni bir işletim sisteminin reklamını görür. Bu işletim sisteminin insandan farkı, sadece vücudunun olmayışıdır. Teodore, kendisine Samantha diyen bu işletim sistemiyle konuştukça paylaştıkları duygular artacak, aralarında bir bağ oluşacaktır. Acaba bu duygular gerçek mi, yoksa bir tatlı hayalden ibaret mi?
Gereksiz +18 bölümler olmasa, 100/10 derdim. Şu haliyle 9/10.

Velvet buzzsaw 2019 (7/10)

Suçlu/Guilty/ Den Skyldige filmi şimdi sona erdi. Film, bir tek mekan filmi. Hitchcock zaten beni tek mekanlı filmlere alıştırmıştı. Rear Window, Dial M For Murder gibi klasiklerle idmanlıyım ben. Bu filmin, saydığım filmler kadar olmasa da, yeni dönem Avrupa sineması göz önüne alındığında kesinlikle başarılı olduğunu söyleyebilirim. Sıkıcı denmiş sinema sitelerinde. Zaman zaman evet. Hatta filme ara vererek Michael Jackson şarkıları dinlediğim doğrudur. Ancak bu durum, bu filmin iyiliğine gölge düşürecek değildir. Film çok iyi.
Konusuna değinelim: Asger, bir cinayet davasında şüpheli konumunda olduğu için mevkisi düşürülmüş ve davası sonuçlanana dek masa başında acil yardım görevlisi olarak görevlendirilmiş bir polis memurudur. Bir gün, İben adındaki bir kadından kaçırıldığına dair bir telefon alır. Telefon, Asger'in kendini bile sorgulamasına sebebiyet verecektir.
Konu bu, puanım 9/10.