Chanel - Coromandel (EDT)

fragranstein

Eau de Toilette
Katılım
17 Kas 2015
Mesajlar
77
Daha önce incelemesi yapılmış sanırım ama benimki zaten hikaye tadında..
..

Yola çıkalı epey zaman olmuştu. Güneş tepeye yaklaşmak üzereydi ve Geceyeli ışıkta seyahat etmekten pek hoşlanan atlardan değildi. Imovel de öyle! Ancak kendisine ulaşan haberlerden dolayı biraz hoşnutsuzdu ve hızlı hareket etmesi gerekiyordu. Yine de atına nazik davranarak, onu çok yormadan gidecekleri hedefe doğru kararlı bir şekilde ilerliyorlardı. Dikkat çekmemek için gayet sıradan bir pantolon ve gömlek giymişti üzerine. Kuleden oldukça uzak bir yere seyahat ediyordu ve farkedilmeden işlerini halledip dönmeye niyetliydi. Geçtikleri vadi Kuzgun Pençesi sırtlarındaki Kayık Dağlarının orta bölgesiydi, açık bir araziydi ve yamaçlarda birkaç ufak köy bulunuyordu. Kuzgun Pençesi, dağların arka tarafında bir liman kentiydi ve asıl hedefi akşam olmadan oraya varabilmekti. Uzun saatlerdir seyahat ettiklerini ve atın dinlenmesi gerektiğini düşünerek yakınlardaki ufak bir su birikintisinin yanında Imovel durdu. Burası güzel bir açıklıktı ve arka tarafta, yaylalara doğru çitlerle çevrili meyve ağaçları vardı. Imovel, atın su içmesi için heybesinden çıkardığı kazığı yere çaktı ve atı bağladı. Yamaçlara doğru yürümeye başladı. Öğlenleri dağlardan aşağı doğru esen meltem ile, portakal ve limon ağaçlarından gelen taze kokular ona keyif vermişti. Yüzünde hafif huzurlu bir ifade oluştu ve keyfini tamamlamak üzere çantasından piposunu çıkarıp temizlemeye başladı. Bu esintili ve narenciye kokulu havaya, paçuli yapraklarının güzellikle eşlik edeceğine emindi. Tüm bu güzel manzara ve keyif anlarının içinde asıl işini hatırladı: Lady Charinal'in taşıdığı Alın Kolyesi hakkında, Kuzgun Pençesinde yaşayan, değerli taş tacirliği yapan ve aynı zamanda bir simya ustası olan Louchard ile görüşecekti. Gerçi bir buluşma planı yapılmamıştı ama güz mevsimi hariç Louchard'ın şehirde olduğunu duymuştu. Buluştuğunda konuya nasıl gireceğini de düşünmemişti açıkçası! Mola çok uzun sürmedi. Imovel, yolda erzak olması açısından dalından birkaç adet portakal ve limon topladı, heybesine yerleştirdi.


Tekrar yola çıktıktan yaklaşık 2 saat sonra, Kuzgun Pençesi'ne geçen dağların patikalarını tırmanmaya başlamışlardı. Hava, yukarı tırmandıkça biraz daha soğuk ve esintili hale geldi. Öksürük nöbetleri tekrar başlamıştı ve bu yol üzerinde bitki çayı hazırlayabilmek için yakılabilecek kamp ateşi alanı bulunmuyordu. Çorak, dar ve sevimsiz bir patikadan sürekli döne döne tırmanıyorlardı. Yol sıkıntılı ama tırmandıkça görülen manzara enfesti. Arkasında bıraktığı Kule, bunca mesafeden bir silüet olarak hala görülebiliyordu. Gittikleri yol zirvenin biraz altından geçiyordu ve artık arkasındaki manzaranın görüntüsü giderek kapanmaya başlamıştı. Yavaş yavaş Kuzgun Pençesi'nin baktığı denizin kıyıları görüntüye girdi. İniş başlamadan evvel yolun kenarında ağaçlıklarla kaplı bir sapak olduğunu gördü. Kamp alanı olabilir diye düşündü içinden. Atın da ziyadesiyle yorulduğunu düşünen genç adam o tarafa doğru yöneldi. Ağaçların arasından geçtikten sonra ağaçların gölgesinde kalmış bir açıklığa geldiler. Açıklığın dip tarafında, sırtını dağın kayalıklarına vermiş ufak bir taş yapı dikkat çekiyordu. Gri, biraz bakımsız ve yer yer sarmaşıkların ve yosunların kapladığı giriş duvarlarına bakılacak olursa oldukça eski gözüküyordu. Hatta birilerinin uğradığından bile şüpheliydi. Atından inip hemen Geceyeli'ni yakındaki bir ağaca bağladı. Kendisini olumsuz etkileyebilecek bir enerji alanı ihtimaline karşılık, heybeden siyah cübbesini çıkarıp kıyafetinin üzerine geçiriverdi. Yapıya yaklaştığında girişin her iki kenarında ufak bir bahçesi olduğunu fark etti. Bahçede taze açmış kırmızı güller ve henüz açmamış Süsen çiçeklerinin olduğunu gördü. O zaman burası terk edilmiş olamazdı. Bunlara düzenli olarak bakım yapan ve muhtemelen toplayan birileri olmalıydı. Taş yapıya şöyle bir baktı. Alışık olduğu bir mimari sayılmazdı ama bir çeşit tapınağı andırıyordu. Tek katlı, ortasında kubbemsi bir yükseltisi olan köşegenleri olan özel bir yerdi. Pencerelerinde renkli vitraylardan yapılmış camları solmuştu ve içeriden herhangi bir ışık gelmiyordu. Kapısının da kaliteli bir ağaçtan yapıldığı belliydi. Kapıya yanaştı ve tokmağını yokladı. Kapı açıktı ama içeri girmeden evvel sağ tarafına baktığında kapının yanındaki duvarda bir tablette yazılanlar dikkatini çekti:


Can suyudur göz yaşlarımız, çiçeklere
Ormanların tepesinde yükselen kutsal yerde
Razı mısın alevlerin coştuğu
Ormanların yücesinde, yok olmaya bu hiçlikte.
Mana ruhta! Beden toprak olur sonuçta
Açmak istiyorsan kilitli kapıları
Nedenleri ne içinleri at gönlünden dışarı.
Denizler çekiliyorsa ötelere ve
Esen rüzgarlar güneydense
Leylek mevsimidir, bak gökyüzüne.


Dizeleri tekrar tekrar okuduktan sonra dikkatini çeken ilk şey, ateş, su, toprak ve hava gibi elementlerin tekrar ettiğiydi. Bir akrostiş olabilir mi diye de düşündü? O şekilde bakınca dizelerin ilk harflerini bir araya getirdiğinde Coromandel diye bir kelime çıktı. Bir anlam verememişti.

İçeri girdiğinde buranın özel bir yer olduğunu anlaması çok uzun sürmedi. Ortada altıgen bir alan ve duvar dibinde bir sunak bulunuyordu. Tepesinde kubbemsi daire alan yükseliyordu ve tavanı camdan yapılmıştı. Sunağın üstünde, kenarları altın rengi işlenmiş mor bir örtü, örtünün üzerinde daha evvel yakılmış olduğu belli olan ama şu an sönük beyaz mumlar ve yanında da taş bir kase bulunuyordu. Kasenin arkasındaki duvarda da şu not asılıydı:


Ruh'un sesi kadife
Siması benziyor beyaz çiçeğe
Kokusu bülbülün sevgilisi
Gölgesi genizlerde kesiyor sesi
İşte bu tatlı bir sanat eseri


Bu tarz bilmecelerden daha evvel çok gördüğü için çözmesi çok uzun sürmedi.

"Ruh'un sesi kadife süsen çiçeği olmalı. Siması beyaz çiçek ise acaba yasemin olabilir mi? Bülbülün sevgilisi de gülden başka bir şey olamaz. Genizleri yakan şey.. yaşlı bir ağaç yanığı.. peh. Tatlı bir sanat eseri için vanilyadan daha iyi bir şey düşünemiyorum!"

Önce dışarıya çıkıp bahçeden bir baş gül ve biraz da süsen çiçeği yaprağı topladı. Sonra atın bağlı olduğu ağacın kenarındaki eski ağaçlardan biraz kabuk kopardı. Tekrar içeriye döndü. Kasenin içerisine gül ve süsen çiçeği yapraklarını, ağaç kabuklarını attı, ardından keselerinin birinden ufak şişede yasemin yağı ve biraz da ufalanmış vanilya tozu çıkarıp onları da karışıma ekleyip ateşe verdi.

Kasedekiler yanmaya başladıktan kısa bir süre sonra mumlar da kendiliğinden alev aldı, genzi yakan, ekşi ve tatlı bir koku ufak yapıyı sarmıştı. Sunağın arkasında bulunan oyukta bir silüet belirmeye başladı. Işıktan bir taç giymiş ifadesi belirsiz dingin bir ruh gibi.. Imovel bir an tereddüt edip, geriler gibi yapsa da ifadesiz yüzüyle olduğu yerde dikilip olacakları izlemeye karar verdi. Sunağın arkasındaki silüet görüntüye dönüştü. Bir çeşit tören gibi kalabalık bir yerdeydi. Üzerinde beyaz elbise vardı ve evet alnında şu meşhur alın kolyesi vardı. Görüntünün ardında bir ses yükseldi:

"Senin kaderin bu sevgili genç adam ve sen, ey karanlıktaki kişi, mutlak kaderine doğru adım adım yürüyeceksin."

Imovel her ne kadar korkmamış gibi dursa da hem heyecandan hem de biraz sinirden nutku tutulmuştu. Kısa bir an sonra konuşmaya tam niyetlenmişken derin bir öksürük nöbetine girdi ve mendilini çıkarıp ağzını kapatmak zorunda kaldı. Tekrar kendine geldiğinde sunağın arkasında, sürekli aynı görüntünün dönmeye devam ettiğini fark etti.

"Bunu söyleyen kim? Bu duvarların arasına sıkışmış yaşlı bir ruh mu? Yoksa gelecekten haber verdiğini iddia eden bir cin mi?" Alaycı konuşma tavrını takınması hiç zor olmadı.

Görüntü tekrar konuştu:

"Bütün ruhların huzuru, Kaynağa geri dönmeleri ile kabildir Sevgili Imovel. Karanlık tiyatro sahnesinde oynanan tüm oyunların sonunda perde düşer ve ışıklar yanar! İşte gerçek kutlama ve huzur anı budur.. seçilmiş kişi."

Imovel tiz bir kahkaha patlattı. Hayatında uzun zamandır hiç böyle güldüğünü hatırlamıyordu. Seçilmiş kişi olmak fikri çok eğlenceliydi. Acaba bu göz aldatma numarası için kime borçluydu?

"Tamam, bu kadar komedi yeter. Bu eğlenceyi kim tertip ettiyse ortaya çıkabilir, çok müteşekkirim. Artık bu safsataya bir son vermek ve yoluma devam etmek istiyorum." Sesi sabırsız ve biraz gergin çıkmıştı. Farkında değildi ama durduğu yer tam altıgen taşların ortasıydı. Ses yine konuştu:

"Gökyüzü ilminden haberin var mı? Sana bir sır vereceğiz (saklayabilirsen). Gerçekten ilim sahibi olmak istiyorsan önce ateşin, suyun, toprağın ve havanın hakkını vermen gerek genç büyücü. Evet.. denge! Karanlık elbisenin arltında, her şeyi bilip her istediğini yapabileceğini zanneden kendini beğenmiş bir nefs görüyorum. Çürük zindanların küflü kokuları arasında takındığın ukala tavrınla evreni anladığını sanıyorsun. Üstündekiler kadar karanlık hapishanenden çıkıp evrenleri geçebileceğini mi düşünüyorsun? Küçüğüm... büyüyeceksin."

Duydukları karşısında şok olan ve gözlerinden ateşler saçan Imovel cüretkar bir tavırla sırıtarak:

"Bana elementlerin ilminden mi bahsediyorsun? Ben etrafa ateş okları, buz topları ve şimşekler yağdıran bir savaş büyücüsü gibi mi duruyorum? "

Alaycı olma sırası Ses'e gelmişti:

"İşte tıpkı bir çocuk gibisin ve bir şey de bilmiyorsun. Elementlerin ilmini gerçekten öğrenmek istiyor musun... genç?" Ses çok sakin ve bilgece konuşmuştu. Küçük düşmüşlüğün verdiği utanç ve sıkkınlıkla karışık Imovel:

"Evet... istiyorum." diye mırıldandı. Kendine inanamamıştı, tüm kalkanları düşmüştü ve boyun eğiyordu. Nasıl?

"Pekala genç ruh. Bu gece bu tepede konakla. Rüya göreceksin. Rüyanın rengi Mavi ise ilk öğreneceğin Su'dur ve bunun için Balçık Burnu'na gitmen gerekecektir. Rüyanın rengi Kırmızı ise ilk öğreneceğin Ateştir ve bunun için Kızıldağ eteklerine gitmen gerekecektir. Rüyanın rengi Yeşil ise ilk öğreneceğin Topraktır ve bunun için kayaadamların diyarı olan Taşkesti'ye gitmen gerekecektir. Rüyanın rengi Sarı ise ilk öğreneceğin Hava'dır ve bunun için Uçan Hisar Kalesi'ne gitmen gerekecektir... Soruların var biliyorum ve daha da olacaktır. Ama gideceğin yerde ne yapacağını da bulacaksın! Nasıl olsa sen.. çok zeki birisin."

Sözler bittikten sonra görüntü ve ses yok oldu. Imovel öylece kalakaldı. Ne için yola çıkmıştı ve şimdi ise neler duymuştu. Üstüne üstlük kendisiyle ciddi bir şekilde alay da edilmişti. İçinde hem tuhaf bir mutluluk hem de gergin bir sancı aynı anda beliriverdi. Arkasını dönüp dışarı baktığında havanın artık kararmış olduğunu gördü. Ne yapacaktı? Ya bu ses ve görüntü bir aldatmacadan ibaretse diye düşündü içinden. Hayatı boyunca her şeye şüpheyle bakmaya o kadar alışmıştı ki, kolay kolay güven duyamıyordu. Bir tuzaksa kim ne için tuzak kursundu ki! Charinal'in mensubu olduğu topluluk yapmış olabilir miydi? İyi de onun burada olduğunu kimse bilmiyordu ki!

Şüpheci septikler gibi takılmayı bir kenara bırakıp iç sesini dinlemeye çalıştı. Gerçekten seçilmiş bir kişi miydi? Denemekten ne zarar gelirdi ki? Çok fazla sorguladığını düşünüp akışta kalmaya niyetlendi. Karnı acıkır gibi olmuştu ama şu andan itibaren şehre inemezdi. İçeride hala o ekşimsi, yanık odunsu ve hafif tatlı koku dolaşmaya devam ediyordu. İşte bu koku yine sancılı bir maceranın eşiğine geldiğini hissettirmişti ona. Dışarı çıkıp yerini hazırladı. Rüyasında ne renk göreceği ile ilgili bir fikri yoktu ama tutkusu boyut değiştirmişti. Yer yatağına uzandı ve rüya alemine bir an evvel dalmak için uykuya yattı. O gece gökyüzü simsiyahtı ama rüyasının renkli olacağını umarak huzurlu bir uykuya bıraktı kendini. Yapının kapısını aralık bırakmıştı ve içeriden yanık kokular gelmeye devam ediyordu. Uykuya tam dalmadan evvel kendi kendine mırıldandı:

"Coromandel.. beni Kaynağa götür."

...

Paçuli kokularını sevenlerin büyük bir mutlulukla kullandıklarını düşündüğüm, Les Exclusif serisinde dikkatleri üzerine çeken ve çok nadir butiklerde satılan (sözde) Chanel – Coromandel (edt) taze narenciyeler, yasemin ve yanık paçuli ile başlangıç yapıyor. Açılışında kokunun nereye evrileceğini tam öngöremiyoruz. Kısa bir an sonra süsen kökü (orris root) de çiçek kadar kadifemsi olmasa da sahneye girmeye başlıyor. İlerleyen dakikalarda daha tütsümsü genzi yakan notalar ve vanilya da alttan devreye giriyor ve ekşimsi koku uzun süre devam ediyor. Muhtemelen bunu olibanum, yasemin ve tabi daha belki bilmediğimiz kimyasallar ile sağlamış olabilirler. Fragranticada beyaz çikolata notası da yazılı ama ben kokuda bariz kremsi bir tatlılık göremedim. Vanilya bile baş rolde değil! Daha çok dengeli kullanılmış paçuli-tütsü, narenciye (ekşi notalar) ve yasemin-gül kombini ön planda gibi hissediyorum.
Parfüm başından sonuna kadar çok büyük değişimler göstermiyor ancak verdiği hissiyat tam olarak yine "eski" bir mekan ya da eski zamanlar kategorisinde. Modern bir çizgisi yok mu? Tabi ki var, bu oryantal bir koku değil. Ancak belki de algımdan ve zevkimden dolayı bana her zaman ahşap taş karışımı eski evleri veya eski çağların ortamlarını andırıyor. Zira günümüzde tütsü yakma adeti veya yanık kokuların alınacağı ateş yakma alışkanlıkları azaldığı için bu tarz parfümlerin modern zamanları betimlemesi pek mümkün olmuyor. Kalıcılığı ise bir EDT için gayet iyi, bence havaya sıkılıp içinden geçilirse yazın bile rahatlıkla kullanılabilir. Histoires de Parfums – Ambre 114'ü veya Prada – Intense Woman'ı severek kullanıyorsanız (ki artık üretilmiyor) bu kokuyu da bahar ve yaz aylarında o niyette kullanabilirsiniz diye düşünüyorum.



 

fragranstein

Eau de Toilette
Katılım
17 Kas 2015
Mesajlar
77
Ruhun sesi kadife...
narin, özenle nakış işler gibi sözcükler cümlelere dönüşüyor kaleminizde...
Gönlünüzü genişletsin Rabbim
Allah razı olsun ark bilmukabele, çok teşekkür ederim. Bizler naçizane hikayelerin içinde, yaradılan her varlığın Işık'a olan muhtaçlığını dile getirmekten başka bir şey yapmıyoruz aslında. Allah kolaylaştırsın.
 

MD

Founder Administrator
Yönetici
Katılım
16 Mar 2015
Mesajlar
2,286
Soluksuz okudum ellerinize burnunuza ve tabiki gönlünüze saglık Kaan hocam ..


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
 

Yavuz14M

Pure Parfum
Satış Onaylı
Katılım
12 Mar 2019
Mesajlar
655
Elinize sağlık,ne kadar Chanel’le aram iyi olmasada beğendiğim bir parfüm oldu.
 

fragranceholic

Extrait de Parfum
Satış Onaylı
Yasaklandı
Katılım
10 Eyl 2019
Mesajlar
418
Hıkaye tadında olmuş elinize sağlık parfüm kullanmayan adam okusa denemek ister bu yazıyı okuduktan sonra o derece . :)
 

Akropolis

Extrait de Parfum
Satış Onaylı
Katılım
9 Haz 2019
Mesajlar
443
Paculi notasi bas agrisi yapti bende ve de feminen tarafa yskin oldugunu dusunuyorum parfumun
 
Üst