Carolina Herrera - Herrera for Men (Vintage)

fragranstein

Eau de Toilette
Katılım
17 Kas 2015
Mesajlar
77
Atın rahvan oluşu, onun hızlı ve zarif ilerleyişine engel değildi. Asil, yumuşak, süzülürcesine hareketlerle Geceyeli, sarmaşıklar ve ağaç kökleri ile dolu kalabalık orman yolunda binicisini hiç sarsmadan koşuyordu. Hava biraz puslu, elektrikli ve dolayısıyla nemliydi. Atın üzerine giydirilmiş olan, kendisi kadar karanlık kadife bir elbise gökyüzündeki ayın ışığı ile parlıyordu. Binicisine karşı saygısı ve sevgisi çok büyüktü. Onun rahatsız bir yolculuk yapmasını asla istemezdi. Bu yüzden adımlarına çok dikkat ediyordu. Hem hafif olduğu hem de hiç sesi çıkmadığı için bazen üzerindeki binicinin orada olmadığı zannına kapılıyordu. Geceyeli bu düşünceler arasında, sanki kulağına fısıldanmış gibi hedefine doğru koşarken birden üzerinde binicisinin olduğunu hatırlatan bir ses geldi ve hareketlenme oldu.

Imovel ani bir hareketle atın gemini çekip seslenerek Geceyeli’ni durdurdu. Her yerinden keseler, tüyler ve ufak çantalar sallanan adam, üzerindeki eşyaları siyah pelerinin içine topladı ve atından indi. Geceyeli’ni hemen yakındaki bir ağacın dalına bağladı. Etraf sessizdi ve herhangi bir yerleşim yeri görünmüyordu. Genç adam durduğu yerin doğru olduğundan emin olmak için, yolun bir aşağısına sonra da yukarısına doğru baktı. Ağacın hemen dibinde halı gibi serilmiş yoncaları keşfeden at birkaç dal koparıp ağzında çevirirken, etrafa kokusu yayılmaya başladı. Genç adam atın başını okşayıp gülümseyerek “birazdan dönerim dostum” dedi ve ormanın içine doğru yürümeye başladı. Sık ağaçlar ve garip bitkilerden dolayı buraya atın girmesi imkansızdı. Girse bile yaralanmadan çıkması pek mümkün olamazdı.

Ormana girdikten sonra atmosfer ve sahne değişmeye başladı. Uzakta uluyan kurtların sesi ve çalılıkların arasından gelen huzursuz hışırtılar arasında Imovel, ifadesiz bir şekilde yürümeye devam etti. Biraz gergindi ve ıslak havadan dolayı üşümeye başlamıştı. Boğazındaki rahatsızlık yüzünden zaman zaman öksürüyor, öksürdükçe sarsılıyordu. Gideceği kişiyi bulabilecek miydi? Bulsa da o kişi kendisine yardımcı olabilecek miydi? Plan projelerinden hemen bahsetmemeyi düşündü. Bir süredir kendisini görmemişti ve nasıl tepki vereceğini de bilemiyordu. Bu düşünceler arasında yürürken, gözünün ucuyla sağ tarafında birkaç çift gözün çalılar arasından onu izlediği hissine kapıldı. Bu konuda endişe etmedi. Zira izleyenler her ne tür bir varlıksa, genç adamdan korktukları ve çekindikleri belliydi. Imovel, gözlerin olduğu tarafa keskin bir bakış atarak yürümeye devam etti ve gözler karanlıkta aniden kayboldu. Ormanın bu tarafında ona zarar verebilecek herhangi bir “canlı” yoktu!

Birkaç dakika daha yürüdükten sonra bir açıklığa geldi. Gökyüzüne baktı ve Venüs’ün tepede olduğunu gözlemledi. Ay da hemen dibindeydi. Bu gece Ay Venüs kavuşumu olduğunu hatırladı. Sıcak bir diyalog için güzel bir akşam seçmişti. Tekrar alana doğru çevirdi gözlerini. Dışardan bakıldığında açıklık sanki bir şey tarafından ezilmiş otlarla kaplı gibi duruyordu. Hafif hafif biberiye, limon ve lavanta kokuları burnuna gelmeye başladı. Biraz daha yaklaştıktan sonra pelerinini kenara sıyırıp keselerinden birine uzandı ve içinden bir tutam gri toz alıp havaya savururken, birkaç kelime fısıldayıp ardından parmakları ile havada bir şekil çizdi. Birkaç saniye içinde ortadaki boşluğun hiç masum bir boşluk olmadığı, ufak bir bahçe içinde yer alan tahta barakanın görünür olmasıyla anlaşılmış oldu. Bahçe kapısını aralayıp içeri girdi ve kokuların kaynağı olan, biberiye, lavanta çiçeklerini ve limon ağacını gördü. Bahçenin arka köşesine sığışmış, eski olduğu her halinden belli barakada yaşayan her kimse, ayakta olduğu belliydi, zira içerideki mum ışığı pencereye vuruyordu. Kapıya yaklaştı ve tereddüt etmeden tıklattı. İçeriden birkaç adım sesi duyulduktan sonra:

“Kimsin?”

“Merhaba! Benim.. Imovel... Vamdra’dan.. Beni hatırladın mı?”

Bir an barakanın içindeki adamdan hiç tepki gelmedi. Birkaç saniye sonra içeriden gelen garip seslerin ardından kapı nazikçe ve gıcırdayarak açıldı. Yaşını almış güleç yüzlü, seyrek sakallı ve bıyıklı bir adam önce şaşkın sonra ağlamaklı bir surat ifadesiyle Imovel’e baktı ve sarılmak için öne atıldı. Imovel de çarpık gülümsemesi ile bu sarılmaya, usulen ve biraz istemsiz bir şekilde karşılık vermek zorunda kaldı. Bu enstantene sırasında içeride olduğu anlaşılan bir beyaz kedi, cıyırtıyla kendini dışarıya attı.

“Imovel.. genç dostum seni gerçekten özlemişim. Hadi içeri girsene.. Aaa bir dakika..”

Imovel yan yan bakıyordu, yaşlı adam devam etti:

“Evimin üzerinde bir görünmezlik tılsımı vardı, onu nasıl… yoksa seen?”

Tekrar gülümseyen Imovel:

“Çok zaman geçti Myndao, sanırım bu süreçte çok şey öğrendim.”

İçeri geçtiler. İçeri girerken şaşırma sırası bu kez Imovel’de idi. Burası, dışardan baktığında gördüğü baraka mıydı? Sadece girdiği antrenin, kendi kulesindeki mutfak kadar olduğuna yemin edebilirdi. Myndao gevrek gevrek gülmeye başladı ve Imovel’e:

“Ben de bir şeyler öğrenmişim değil mi dostum?” diyerek omuzlarına dokundu.

Imovel, Myndao hakkında ne kadar az şey bildiği konusunda kendi kendine hayıflandı ve bunu bir kenara not etti. Zira bu ilüzyon numarasını her önüne gelenin öğrenmesi mümkün değildi. Büyücülük okullarında 8 temel eğitim sınıfından biri olan İlüzyonistlik bölümünden mezun olmuş olabilir miydi? Hıh, bu çok komik diye düşündü ve hafifçe gülümsedi. Bu adam şifacı değil miydi? Kafası karışmıştı.

Dakikalar ilerledi, şaşkınlıklar ve özlem gidermeler sona erdikten sonra, Imovel hastalığının ilerleyişi ile ilgili Myndao’ya bazı bilgiler verdi. Üzerinde çalıştığı işler hakkında çok detaya girmeden özet geçti. Kendisini ayakta tutmak için uyguladığı reçeteleri çıkardı ve anlattı. Myndao onu ciddiyetle ve dikkatle dinledi sonra anlatmaya başladı:

“Genç dostum. Uyguladığın kürleri ve azmini gerçekten çok takdir ettim. Bana kalırsa tedavini bir seviye daha yukarıya çıkararak bir şeyler yapılabilir. En azından denemek lazım... Bana biraz müsaade eder misin?”

Tabi anlamında kafasını sallayan Imovel’i yalnız bırakıp içeriye doğru geçen Myndao, yürürken sesli düşünmeye devam ediyordu. O gider gitmez, Imovel etrafa bakınır gibi gözlerini devirirken, keselerinden birini açarak piposunu çıkardı ve temizlemeye başladı. Genelde açık kahve renklerin hakim olduğu oturma odasında çok ihtişamlı eşyalar yoktu ama Myndao ilginç bir insandı ve ilginç objeler almak konusunda üstüne yoktu. Imperial Gri Mermerden yaptırdığı şöminesinde közler kalmış, ateş sönmek üzeredeydi. Şömine üzerinde asılı bir tablo dikkatini çekmişti. Dağ gibi yığılmış altınların üzerinde, uyurken resmedilmiş bir kırmızı ejderhanın yağlı boya tablosu asılıydı. Oda gayet eski tarz eşyalarda doluydu ve içerisi ahşabımsı bir kokuyla doluydu. İlgisini tekrar piposuna veren genç adam, başka bir keseden de tütününü çıkardı. Tam tütün yerleştirirken yaşlı adam tekrar geldi:

"Mynado şu tablo.. kırmızı ejderhalı olan.. ne anlatıyor?"

Tabloya, hiç tanımıyormuş gibi bakan yaşlı adam:

"Aaa bu tablo. Hırslarımızın ne kadar boş ve ahmakça olduğunu anlatıyor Imovel. Efsaneye göre kırmızı ejderhalar durmadan altın mücevher ve para toplayıp dururmuş ve kimseye bir metelik bile vermezlermiş. Düşünsene! Altın, bir ejderhanın işine yarayabilir mi?! .. ehh tabi kıssadan hisse, bizler de öldükten sonra bize hiç fayda getirmeyecek şeyleri toplayıp durmuyor muyuz?"

Imovel pek umursamaz bir tavırla piposunu yakmaya odaklandı. Myndao:

“Aaooo demek tütün içiyordun. Aahh tam zamanında geri döndüm. Ne içiyorsun? Sadece tütün mü?.. Bir dakika seni muhteşem bir şeyle tanıştırmak istiyorum..” koltuğun arkasındaki raflarda biraz arandıktan sonra elinde ufak gri boz renkte, taşa benzeyen yamuk yumuk şekilli bir şeyle arkasına döndü ve sırıtmaya başladı:

“Buna bayılacaksın dostum”

“O nedir öyle. Taş mı?”

“Hahaahaaha bu gördüğün bir balina atığı!!! Hahaaha inanılır gibi değil sanki değil mi?.. aaa evet bundan bir iki ufak kıymık pipona koyacağız ve sonraaa o la la kendinden geçeceksin”

Suratını biraz ekşiten Imovel:

“Bu pis şeyi pipoma sokacağımı bekliyorsan yanılıyorsun Myndao. Atımın gübresini tercih ederim. Bu iğrenç şey kimbilir.. ne kadar.. pis kokuyordur.”

“Dostum sadece beni dinle ve izin ver.. evet uzat piponu.. sadece 1-2 kıymık vee işte hazır.”

Myndao ambergris olarak adlandırılan kayalaşmış balina atıklarından bir iki kıymık parçasını Imovel’in piposuna koydu ve sonra yaktı. Bir nefes iki nefess… ve ortalıktaki koku enfess bir şekilde odaya doldu. Bu muhteşem bir ikiliydi. Bunu nasıl daha evvel keşfedememişti ki? Galiba biraz kafa da yapıyordu. Harika kokuyordu. Tütünün acılığının yerini garip tatlı bir koku almıştı. Gene tuhaf anıların içine doğru çekilmeye başladı Imovel. Halüsinasyon mu rüya mı her neyse değişik imgeler, hayaletler, geçmişten fırlayan insanlar görüyordu. Ama bundan inanılmaz keyif aldığı belliydi. Çocukluğuna kadar gitti..

Keyif atmosferi içinde Imovel kendi kendine mırıldanırken, Myndao bir an ortadan kayboldu. Bir kitapla geri döndüğünde genç adam kendinden iyice geçmişti bile. Myndao hiç onun durumuna aldırış etmeden okumaya başladı:

“Senin bana gösterdiğin reçete var ya! Immm.. Ona biraz sardunya yaprağı ve kuru karanfil eklersen mükemmel bir sonuç elde edebilirsin. Haa bu arada bu karışımı Sandal ağacından yapılmış bir havanda yapmalısın.”

Imovel sanki onu dinlemiyor gibiydi. Dumanların arasında suratı kaybolmuştu. Yaşlı adam biraz sinirlenerek dumanı eliyle dağıttı:

“Heeeyy sana söylüyorum genç adam. Beni duydun mu?”

İstifini hiç bozmayan genç adam:

“Duydum.. bu çok güzel bir şeymiş. Bana bir çanta dolusu balina şeyinden verebilir misin?! O kelimeyi söylemek istemiyorum aslında!”

Kafasını geriye doğru deviren Myndao sakince ve tane tane konuştu:

“Sana söylediğim şeyleri yapsan iyi olacak. Sağlığın için!!”

Imovel bu hayal dünyası gibi havanın içinde bir an Geceyeli’ni hatırladı ve birden kendine geldi:

“Atım”

“Atını nerede bıraktın?”

“Orman yolu bağlantısında bir ağaca bağladım... Gitmeliyim.”

“Tamam dur, sana kürün için biraz sardunya yaprağı ve kuru karanfil getireyim.”

Koşar adım gidip arka pencere önünde duran sardunyaların yapraklarından biraz kırdı ve mutfakta bir kutudan kuru karanfil alıp bir keseye koydu. Kapının açılmasıyla dışarıdan esen rüzgar sayesinde kapı ağzında sardunya ve karanfilden oluşan kekremsi buruk bir koku oluştu.

“Çok teşekkür ederim Myndao. Ee aslında kalmak isterdim ama bir ziyaretçim var. Aslında.. daha doğrusu üzerinde çalıştığım çok önemli bir iş var. Ancak sağlığım geçen yıla göre daha sıkıntılı zira çok dinlenemiyorum. Umarım önerilerin işe yarar.. Seni daha önemli bir iş için ziyaret etmeyi düşünüyordum ama kafamı toplayamıyorum. Tekrar geleceğim. Şimdilik Hoşçakal.”

"Güle güle genç dostum."

Imovel, apar topar hızlı adımlarla merasime gerek kalmadan çıkıp gitti. Gölgeler arasında kaybolduktan sonra bir an geriye dönüp baktı. Ev yok olmuştu.. Ormanın ortasında, yüreğinin olduğunu var zannettiği ama baktığında göremediği kalbi gibi evin olduğu yerde de sessiz büyük bir boşluk vardı.


Carolina Herrera – Herrera for Men, eski tarz tütün kokularının hafif versiyonlarından diyebiliriz. Eski designer kokularının erkek / kadın ayrımını keskin bir şekilde yaptığını göz önüne alırsak o yine çok bariz olgun bir erkek kokusu. 30 yaş üstü klasik giyim tarzını tercih eden beyler çok rahatlıkla kullanabilirler. Kokunun açılışında yer alan citrus tarzı narenciye kokuları, lavanta ve biberiye sayesinde buruk tatlı bir bitki çayı içiyormuşsunuz hissiyatı oluşuyor. Orta notalardaki karanfil, yonca ve sardunya kombini, bana daha çok şehirli bir eski ev tadı, havası yaşatıyor. Dipteki sandal ağacı, tütün, ambergris karışımı da bu eski havanın biraz tatlı, buruk kokması için destek niteliğinde oraya koyulmuş gibi.

Açılışta biraz baharatlı ve acımtırak başlayan koku, zaman geçtikçe ambergris ve sandal ağacı etkisiyle tatlılaşmaya başlıyor ancak asla bayağı bir tatlılık veya şekerli bir hale gelmiyor. Bu yüzden risksiz bir erkek kokusu olduğunu düşünüyorum. Günümüzde bulmak çok kolay değil ancak denemeyenlerin bir kez kullanmasını arzu ederdim. Kullanım mevsimi olarak bahar mevsimlerini, özellikle sonbaharı çok iyi vurguladığını düşünüyorum. Kekremsi, biraz tatlımtrak tütünlü, bitki çayları kıvamında, erkeksi bir koku düşünenler için iyi ve uygun fiyatlı bir tercih.


 

debian_lnx

Eau de Parfum
Katılım
13 Şub 2016
Mesajlar
297
Güzeldir bu parfüm biraz orta yaş ister tuzluğa benzetirim şisesini baharatlı bir kokudur kendileri
 
Üst