Okuldan çıktım, meydan minibüsünü bekliyorum. Yanıma iki tane kız geldi. Biri 5, öteki 6 yaşındaymış. Öyle dediler, daha büyük de görünmüyorlardı zaten. Bunlardan biri bana adımı sordu ve diyalog şöyle gelişti:
- Adım Fatma, senin adın ne?
- Kardelen.
- Okuyor musun Kardelen?
- Ana okuluna gidiyom. Sen ünüvesteye mi gidiyon?
- Yok canım, ben üniversiteyi bitirdim ve öğretmen oldum şimdi.
- Dudaanda(dudağında) ruj var. Niye sürdün?
- Seviyorum kullanmayı. Sence kullanmayayım mı?
- Sakın kullanma.
- Ama neden?
- Kullanma işte.(O yaşta kıskançlığı var yaa...) Tırnaklarında da oje var, onu da sürme.
- Tamam Kardelen, sürmem.
- İyi, gidebilirsin Fatma Öğretmen. Benim annem karşıki yeşilliklerde oturuyo. Onun yanına gidiyom. Görüşürüsss(Bir daha karşılaşmak meçhul tabii ki.)
Okulun karşısındaki yeşilliklere baktım. Annesine koştu Kardelen. Annesinin bulunduğu yer hiç de yakın değildi. Kardelen o kadar uzaklaşmış, annesi fark etmedi bile. Bir yabancıyla konuşmuş, tepki vermedi bile. Acaba ben mi aşırı derecede titizim bu konularda. Kadının yaptığı korkunç geldi bana. Ya, bu evlattır. Allah'ın ana-babaya emanetidir. Emanete böyle mi bakılır? Bilemiyorum, çok üzüldüm.